Sağlık-Sen Büyük Teşkilat Buluşması Coşkuyla Gerçekleştirildi

 

Sağlık-Sen "Büyük Teşkilat Buluşması" 14-16 Aralık 2012 tarihleri arasında Ankara Kızılcahamam Asya Termal Otel'de 2 Bin Beşyüz kişinin katılımıyla coşkulu bir şekilde gerçekleştirildi.

 

 

 

SAĞLIK BAKANI, BAKAN YARDIMCILARI, MİLLETVEKİLLERİ VE BÜROKRATLAR KATILDI

 


Sağlık-Sen Büyük Teşkilat Buluşması'na, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'ın yanısıra Sağlık Bakan Yardımcısı Agah Kafkas, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Bakan Yardımcısı Aşkın Asan, AK Parti Şanlıurfa Milletvekili ve AK Parti Teşkilat Başkan Yardımcısı Mahmut Kaçar, AK parti Kahramanmaraş Milletvekilleri Sıtkı Güvenç, Yıldırım Ramazanoğlu, AK Parti Osmaniye Milletvekili Suat Önal, AK Parti Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, AK Parti Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Turhan Buzgan, Memur-Sen Genel Toplu Sözleşme ve Mevzuat Sekreteri ve Enerji-Bir-Sen Genel Başkanı H.Bayram Tonbul, Sağlık-Sen eski Genel Başkanı Ahmet Aksu, Memur-Sen'e bağlı sendikaların yönetim kurulu üyeleri ile illerden gelen Sağlık-Sen şube başkanları ve yönetim kurulu üyeleri katıldı. Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu da programa telekonferans yoluyla katılarak toplantıya katılanlara mesajını iletti.

 

MEMİŞ: BUGÜN BU SALONDA 7 BÖLGESİYLE, 81 VİLAYETİYLE, TÜM RENKLERİYLE TÜRKİYE VAR

 

Sağlık-Sen Büyük Teşkilat Buluşması'nın açılış konuşmasını yapan Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş, konuşmasına, "Büyük Türkiye Buluşmasında yüreği bu topraklar için çarpan, gönlünde insanımızın sevdasını barındıran siz değerli kardeşlerimle buluşmanın, göz göze, gönül gönüle olmanın kıvancını yaşıyorum. Bugün bu salonda 7 bölgesiyle, 81 vilayetiyle, tüm renkleriyle Türkiye var" sözleriyle başladı. Sağlık-Sen Genel Merkezi ve teşkilatı olarak gece gündüz demeden ortaya koydukları sendikal mücadele ve azmin kendilerini hedefe ulaştıran sebeplerin başında geldiğini dile getirerek, "Sağlık-Sen'in ve Memur-Sen'in kuruluş misyonu göz önünde bulundurulduğunda, bugün elde edilen başarının sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarını temsil etme sorumluluğunu da aşan boyutta bir değer içerdiği ortadadır" dedi.

 

 

İHLASLA ÇIKILAN YOLCULUK YARIDA KALMAZ

 

İhlasla çıkılan hiçbir yolculuğun yarıda kalmayacağını ve mutlaka menzile varacağını vurgulayan Memiş, Sağlık-Sen'in 90'ların ortalarında hizmet sendikacılığı diyerek yola çıktığında, ülkenin, tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşadığını söyledi.

 

 

"Ülke olarak; ekonomik, siyasi, sosyal çalkantılar yaşamış, adeta dibe vurmuştuk" diyen Memiş, "Horlandığımız, aşağılandığımız, kendi yurdumuzda adeta sığıntı psikolojisine itildiğimiz, zamanlardan geçtik... Bilhassa kadınlarımızı hedef alan boğucu bir atmosferin hakim olduğu zamanlar yaşadık. Okutulmadığımız, çalıştırılmadığımız, seçilmemizin önüne suni engellerin konduğu, barikatların kurulduğu, ufkumuzun karardığı yıllar yaşadık." dedi.

 

 

Başörtüsü yasağına da atıfta bulunan Metin Memiş, yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede inançlarından dolayı başörtüsü takan kız öğrencilerin başörtüleriyle okullarına giremediklerini, çalışma haklarının verilmediğini, Meclis'te yer alamadığını kaydederek başörtüsü yasağını eleştirdi.

 

"Demokratik adımların atılmaya başlandığı ülkemizde, her alanda normalleşme süreci yaşanıyor. Özgürlüklerin önü açılıyor. Demokratikleşme sürecinde bütün yasaklar yavaş yavaş kalkarken başörtüsü yasağının hâlâ devam etmesi ve okullarda kılık kıyafet serbestisinin olmaması bu sürece gölge düşürüyor." Diyen Memiş, "Devletimiz kadına yapılan şiddeti önlemek için mücadele ettiğini, her platformda dile getiriyor. Ancak bu ülkede başörtüsü yasağıyla kadına en büyük şiddeti uygulayıcısı devletin ta kendisidir. Bu Türk kadınına yapılan büyük bir zulümdür" dedi.

 

Verdiği örnekle de yasağın anlamsızlığına dikkat çeken Genel Başkan Memiş sözlerini şöyle sürdürdü: "Ankaralılar bilirler. Bilmeyenler için söyleyelim. Fakülte hastanelerimizden biri filozof hekimimiz İbni Sina'nın adını taşır. Hastane bahçesine bir de kendisinin rölyefi yerleştirilmiştir. Bir an şöyle düşünmekten kendimi alamıyorum. Acaba 90'lı yıllarda, İbn-i Sina cana gelse, sonra da İbn-i Sina hastanesine yönelse ne olurdu? Hepinizin aklından geçeni ben söyleyeyim: Herhalde kılık kıyafeti uygun bulunmadığı için yüz geri edilirdi. Tıpkı üniversite kapısından çevrilen kız öğrencilerimiz gibi... Tıpkı başörtülü olduğu için işinden, ekmeğinden edilen, bacılarımız gibi... Evet, böylesine akıl tutulmasının yaşandığı dönemlerden geçtik millet olarak... Ancak yine biz biliyoruz ki, karanlığın en yoğun olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu andır. Nitekim, demokrasi ufkumuzu kaplayan kara bulutlara karşı, milletimizin hayatına ipotek koyan odaklara karşı, milletimiz iradesine sahip çıktı. Ve şükürler olsun ki, yarınlara güvenle bakabileceği günlere ulaştı. Elbette hiçbir şey kendiliğinden olmaz. İyiye, güzele, hayra ulaşmak için çok şeye ihtiyaç vardır. Başta sabra, emeğe, fedakarlığa, dahası adanmışlığa... Ondan da önce farkındalığa, yani kendini bilmeye, milletin derdiyle dertlenmeye ihtiyaç var... Erdemi ayakta tutmaya çalışanlardan Akif İnan da yaralı idi. Ömrünü yaranın tedavisi için uğraşmakla geçirdi.

 


Hani Mukim Tahir'in dizesindeki gibi:

 


Yara sızlar
Ok değmiş yara sızlar
Yaralının halından 
Ne bilsin yarasızlar...
Milletin derdine derman için uğraşan, bu uğurda didinen yaralılara selam olsun... 
Akif İnan gibi yaralılara selam olsun..."

 

MİLLETİ HİZAYA SOKMAYA ÇALIŞAN BİR ANLAYIŞI YERLE YEKSAN ETMENİN HUZURU İÇİNDEYİZ

 


Konuşmasında, Sağlık-Sen'in tarihinde dönüm noktasını oluşturan bu değişim sürecini başarmakla kendilerinin, aynı zamanda, Türkiye'nin millet egemenliği ve değerleri temelinde yaşadığı değişim sürecinde de üzerlerine düşen vazifeyi yerine getirmiş olduklarını kaydeden Memiş, "Yasaklayan, kısıtlayan, baskılayan, milleti hizaya sokmaya çalışan bir anlayışı yerle yeksan etmenin huzuru içindeyiz" dedi.

 

Üyelerinden aldıkları güçle, hakkını vererek, ortaya koydukları sendikacılıkla, klasik ücret sendikacılığı anlayışının ötesinde bir vizyon sergilediklerini belirten Memiş, sadece çalışanların sorunlarına değil, ülkesinin, bölgesinin ve tüm insanlığın yaşadığı sorunlara duyarlı, çağı için umut vaat eden bir sendikacılığı hep birlikte yürüttüklerini anlattı.

 

 

Mynmar'daki mazlumun canı yandığında, kendilerinin de Ankara'da canlarının yandığını, Gazze'de yetim kalmış bir bebeğin akan bir damla gözyaşının, yüreklerini delip geçtiğini, Doğu Türkistan'da, Irak'ta, Suriye'de kısacası dünya üzerindeki tüm mazlum milletilerin yaşadıkları acıların Memur-Sen ve Sağlık-Sen camiasının her üyesinin gönlünde bir kor olup büyüdüğünü anlatan Memiş, "Bölgemizin bulunduğu coğrafyaya bakıldığında, bu coğrafyada oynanan oyunlara, kurgulanan senaryolara bakıldığında, Memur-Sen ve Sağlık-Sen olarak bizim böyle basite indirgenmiş bir sendikacılık yapma lüksümüz yoktur, olamaz. Çünkü bizim sendikacılık anlayışımızın merkezinde insan vardır, vicdan vardır. Bu sendikanın üyelerinin tertemiz vicdanları, sahip oldukları feraset, insana ve insanlığa verdiği değer, sendikacılığın sadece mali haklar sarmalına hapsolmasına izin vermez, vermiyor. Günümüzde kıymeti kendinden menkul Birleşmiş Milletler, oluk oluk akan Müslüman kanını görmezden geldiği sürece biz susmayacağız. Amerika İsrail'in katliamını, zulmü, vahşeti İsrail'in savunma hakkı olarak gördüğü sürece Memur-Sen, Sağlık-Sen susmayacak. İsrailli insan müsveddeleri Filistin tepelerinden bir şehrin yok oluşunu keyifle seyrettiği sürece bu millet susmayacak, Memur-Sen Susmayacak... " dedi.

 

KARDEŞLİĞİMİZİ, BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZİ KİMSE BOZAMAZ

 

Konuşmasında, Türkiye gündemine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Metin Memiş, Ortadoğu'yu karıştıran güçlerin ve odakların Türkiye'de de uzantılarının, maşalarının olduğunun görüldüğünü dile getirerek, darbelerin, muhtıraların, PKK'nın, terörün arkasında da bu odakların olduğunu söyledi.

 

Türkiye'nin, uzun yıllardır milletin birlik ve beraberliğine, kardeşliğine, birlikte yaşama iradesine kast eden, kan emici bir katil sürüsüyle mücadele verdiğini belirterek, "Yıllardır görülmektedir ki; ülkemizin ayağa kalktığı, çeşitli atılımlarda bulunduğu, kalkınma ve büyüme işaretleri verdiği her dönemde, bu eli kanlı haydut sürüsünün eylemleri artmaktadır. Hakkını savunduklarını iddia ettikleri insanlara bile düşman olan bu teröristler, ülkenin ileriye gitmesinden, Türk'le Kürt'ün birbirine sarılmasından ve hatta Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kalkınmasından rahatsız olmaktadır. Onlar; Türkiye üzerinde alçakça emelleri olan her türlü odağın taşeronluğunu yaparak eylemlerini artırabilir ama Türkiye Cumhuriyeti, çok büyük bir devlettir. Terör örgütünün haince saldırıları, bu milletin terörle mücadele kararlılığını perçinlemekten ve birbirine daha sıkı sarılmasından başka bir şeye yaramamaktadır" şeklinde konuştu.

 

SAĞLIK ÇALIŞANLARI DÖNÜŞÜMDEN HAKETTİKLERİ PAYI ALMAK İSTİYOR

 


Sağlık mesleğinin, tabiatı gereği en başta bir merhamet mesleği olduğunu anlatan Memiş, işlerinin, dil, din, mezhep, meşrep, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin herkese şifa eli olarak, doğumdan ölüme kadar insanların hayatının her bölümünde varolduklarını söyledi.

 

 

"İşimiz, mümkünse yaşatmak, acı gidermek, sızı dindirmek. Göze fer, gönle gönüllü nefer olmak... Bizim işimiz yetim başı okşamak..." diyen Memiş, bu mesleğin kutsiyetini, Van Depreminde, O dehşet anlarında, ailesi enkaz altında olduğu halde, görevinin başından ayrılmayan, sağlık çalışanlarının yüksek ruhunda anlaşılabileceğini, hastasına müdahale ederken, kaptığı virüsle canını kaybeden meslek aşığı hekimlerde, hemşirelerde görülebileceğini vurguladı.

 

Meslekteki diğergamlığın, bir hasta yakını tarafından öldürülmesinin ardından, çocuklarına maaşının bir miktarını fakir fukaraya dağıtmalarını vasiyet ettiği ortaya çıkan meslek şehidi, Dr. Ali Menekşe'den öğrenilebileceğini anlatan Memiş, Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a seslenerek, sağlıkta dönüşüm programı kapsamında sağlık hizmetlerinde sağlığın çehresi değişirken, dönüşüm programının mimarları olan sağlık çalışanlarının ise halen dönüşemediklerini ve hak ettikleri payı alamadıklarını söyledi. Millet adıan yapılan her türlü hizmetin arkasında olduklarını dile getiren Memiş, sağlıkta dönüşüm programının başarıya ulaşması için gece gündüz çalışan sağlık çalışanlarının hak ettikleri payın verilmesini isteyerek, "Sağlıkta Dönüşüm Programı, Türkiye'de sağlığın çehresini değiştirdi. Geride kalan 10 yılda, milletimizin sağlığa erişimi kolaylaştı, memnuniyeti ikiye katladı. Bu başarıda sizin de çeşitli zamanlarda hakkını verdiğiniz üzere sağlık çalışanlarının büyük payı oldu. Evet Hükümet bu konuda güçlü bir irade ortaya koydu, sağlık çalışanları da Sağlıkta Dönüşüm Programının başarısı için ter döktü. Bu salonda Türkiye'nin her köşesinden Bakanlık teşkilatı içinde çalışan arkadaşlarımız bulunuyor. Biz, her birimiz sağlık çalışanı olmanın ötesinde bu milletin bir ferdi olarak; halkın nitelikli, erişilebilir sağlık hizmeti alması konusunda dünyaya örnek olacak bir değişimin yaşanmasından gurur duyuyoruz. Millet adına yapılan her türlü hizmetin arkasındayız. Ancak sağlık alanındaki önemli başarılara ve dönüşüme bakıldığında sağlık çalışanlarının dönüşemediğini, hak ettiği payı alamadığını görüyoruz" dedi.

 

BİRÇOK KAZANIMA İMZA ATTIK

 


2009 yılı itibariyle yetkiyi aldıktan sonra sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının sorunlarını gün yüzüne çıkarmış ve çözüm için diyalog ve müzakereyi önemseyen sendikacılık anlayışıyla sorunların çözülmesi için çalıştıklarını ifade eden Memiş, bu konuda da, Giyim yardımlarının nakdi olarak yapılması, Bakmakla yükümlü olduğu engelli yakını için 1 saat erken mesai hakkı, Ek ödemede aylık mahsuplaşma, 85 Bin Sözleşmeli Personele Kadro, 12000 memur VHKi Kadrosuna, Görevde Yükselme, Ebeler, Hemşireler, Sağlık Memurları için Lisans tamamlama hakkı ve Toplu sözleşme hakkı gibi birçok kazanıma imza attıklarını ve bu kazanımlarda Sağlık-Sen'in ve Bakanlığın ortak çalışmalarda sergiledikleri sorunların çözümlerine yönelik diyalogun belirleyici olduğunu söyledi.

 

POZİTİF AYRIMCILIK İSTEMİYORUZ, HAKKIMIZI İSTİYORUZ

 


Sağlık-Sen Büyük Teşkilat Buluşması'na katılan Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a seslenerek, sağlık çalışanlarının mesai saatleri, ağır iş yükü, çalışanların istihdamı, çalışan memnuniyeti, Tükenmişlik/yıpranma, Ek ödemelerin tavan oranının artırılması, ek ödemelerin emekliliğe sayılması, 37 bin sözleşmelinin daha kadroya geçirilmesi, Görevde yükselmeler, Lisans tamamlama programları ve Şiddet konusunda ilave tedbir alınması, hassasiyetin daha da artırılması konularında kendilerinden müjde vermesini beklediklerini söyleyerek, "Biz pozitif ayrımcılık istemiyoruz. Biz hakkımızı istiyoruz. Biz vatandaş tarafından saygınlık görmek istiyoruz" dedi.

 

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI İHDAS EDİLMESİ DOĞRU BİR TASARRUF OLMUŞTUR

 

Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı ve çalışanlarının sorunlarını da dile getiren Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş, hizmet kollarının bir ayağında sağlık diğer ayağında ise sosyal hizmet çalışanlarının olduğunu belirterek, "Yeni hükümetle birlikte Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ihdas edilmesi doğru bir tasarruf olmuştur. En nihayet bu, bir ihtiyacın karşılanmasıdır" dedi.

 

2012 bütçesinde en yüksek artışlardan birinin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nda sağlanmış olmasının millet açısından önemli bir gelişme olduğunun altını çizen Memiş, toplumun en zor kesimlerine hizmet sunan çalışanların ise mali açıdan bu farklılığı yaşamadığını söyledi.

 

Aile ve Sosyal politikalar Bakanlığı çalışanlarının, daha çok toplumun dezavantajlı gruplarına hizmet verdiklerini dile getiren Memiş, "Böylesine zor bir alanda hizmet veren arkadaşlarımız, maddi kaygılardan uzak oldukları oranda, verimlilikleri de artacaktır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile çalışan sorunları sempozyumu ile çalışanların sorunlarını çözme noktasında ortak çalışma içerisindeyiz. En kısa zamanda sorunlara çözümler getireceğiz" dedi.

 



50 BİN ÜYE HEDEFİ

 

2008 yılında yine bu salonda yetki parolasıyla büyük bir ateş yakarak kısa sürede 20 bin yeni üye kazandıklarını hatırlatan Metin Memiş, Toplu görüşme primi anayasa mahkemesi tarafından iptal edildiğinde, Memur-Sen in yaptığı 16 Bin üyenin 9600 ünü, büyük bir azimle yine Sağlık-Sen teşkilatlarının gerçekleştirdiğini söyledi.

 

Konuşmasını, "Geçen yıl yakaladığımız 38 bin 500 üye artışı ile, 111 memur sendikası içerisinde en yüksek artışı sağlayan bu teşkilat büyük bir rekora imza attı" Sözleriyle sürdüren Genel Başkan Memiş, şunları söyledi:

 

 

"Bu rekorları sizler sağladınız arkadaşlar!... Birlikte başardık yine birlikte başaracağız.
2008'de olduğu gibi, yine bu salonda inşallah 50 bin üye hedefine ulaşmak için bugün burada bu meşaleyi hep beraber tekrar yakıyoruz. Geçmişte başardık, inancımızla, azmimizle taşıdığımız Sağlık Sen yüreği ile yine başaracağız, birlikte başaracağız. Emanetlerimiz Çantalarınızda. Böyle teşkilata sahip olunca emin olun gözümüz arkada değil. Emanetlerimizi 15 Ocak'a kadar doldurulmuş bir şekilde sizlerden istiyoruz. Çıtayı bu kadar yükselten bu teşkilat, Kendi rekorunu kırarak yoluna devam edecektir. Şu ana kadar başardı, bundan sonra da başaracaktır. Bu davetimize teşrif ettikleri için sayın bakanımız ve tüm teşkilat mensuplarımıza teşekkür ediyor, bu buluşmanın milletimiz, ülkemiz ve tüm sağlık çalışanları adına hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sağ olun, var olun. Allah'a emanet olun."

 

AK PARTİ TEŞKİLAT BAŞKAN YARDIMCISI MAHMUT KAÇAR VE AİLE SOSYAL POLİTİKALAR BAKAN YARDIMCISI AŞKIN ASAN DA BİRER KONUŞMA YAPTI

 

KAÇAR: BUGÜNLERE GELİRKEN BÜYÜK BEDELLER ÖDEDİK

 

Sağlık-Sen Büyük Teşkilat Buluşması'na katılan Ak Parti Şanlıurfa Milletvekili, Ak Parti Teşkilat Başkan Yardımcısı, Sağlık-Sen eski Genel Başkanı Mahmut Kaçar yaptığı konuşmada, Türkiye'nin dünün karanlıklarından geçerek bugünlere gelmesinde değerler sendikacılığı yapan Memur-Sen'in ve Sağlık-Sen'in öncü sendikacılık anlayışının önemli bir payı olduğunu ve birçok bedellerin ödendiğini söyledi.

 

Türkiye gündemine ilişkin konularda da değerlendirmeler yapan Kaçar, Türkiye'nin bölgesinde güçlü lider bir ülke olduğunu ifade ederek bütün meselelerini çözecek büyüklüğe ve iradeye sahip olduğunu vurguladı.

 

Türkiye'nin güçlü sivil toplum kuruluşlarına ihtiyacı olduğunu dile getiren Kaçar, milletin değerlerini yücelten Memur-Sen ve Sağlık-Sen'in kuruluşundan bu yana özlenen sivil toplum kuruluşu örneğini verdiğini kaydetti.

 

Sağlık-Sen'i hizmet kolundaki diğer sendikalardan ayıran en önemli özelliğinin çözüm odaklı bir sendikacılık yürütmesi olduğunu kaydeden Kaçar, "Sağlık-Sen dün olduğu gibi bugün de sendikal mücadeleyi yaşasın-kahrolsun sloganlarının sığlığı ve çözümsüzlüğü içine hiçbir zaman hapsetmeyi düşünmedi. Sendikanın, ancak hitap ettiği kitlenin sorunlarını çözüme kavuşturduğu sürece meşruiyetini sürdürebileceğine inandı. Bu nedenle geçmişin klasik bir sendikal alışkanlığı olan sorunlardan nemalanma yöntemi sendikal anlayışı içinde hiçbir zaman yer bulmamıştır. Sadece üyelerinin hakları Sağlık-Sen'in, gündeminde olmuş ve bu uğurda atılan her doğru adımın paydaşı, her yanlış adımın ise gerekçelerini de ortaya koyarak karşısında duran bir sendikal anlayışa sahip olmuştur" diye konuştu. Milletvekili Mahmut Kaçar, Sağlık-Sen'in bugünlere gelmesinde ve sağlık ve sosyal hizmet kolunda yetkili ve en büyük sendika olmasında emeği geçen genel merkez yöneticilerine ve teşkilatlarına teşekkür etti.

 

ASAN: ÇALIŞANLARIMIZIN SORUNLARININ ÇÖZÜMÜ İÇİN ÇALIŞIYORUZ

 

 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Aşkın Asan ise yaptığı konuşmada, bakanlıklarının çalışanlarının tüm sorunlarını bildiklerini ve atılan adımların ve politikaların çalışanların mağdur olmaması yönünde yürütüldüğünü söyledi.

 

Toplumun dezavantajlı guruplarına hizmet eden bir bakanlık olmasından kaynaklı çalışanların, zor ve ağır iş yüküne sahip olduğunu ifade eden Asan, "Çalışanlar açısından yaşanan sorun ve mağduriyetlerin asgariye indirilmesi ve giderilmesi için Sayın Bakanımızın da talimat ve direktifleri doğrultusunda son derece hassasiyet gösteriyoruz" dedi.

 

Sağlık-Sen'in önerilerinin kendilerine ışık tuttuğunu dile getiren Doç. Dr. Asan, Bakanlığın çalışmaları ile ilgili de bilgi verdi. Asan, bakanlık olarak birey, aile ve toplum refahını arttırmak amacıyla dezavantajlı kesimlere öncelik vermeye çalıştıklarını, dolayısıyla toplumun tüm bireylerini yine topluma katılımcı olarak katmak istediklerini söyledi. Asan, "Bizler bakanlık olarak bugüne kadar başbakanımız, bakanlarımız ve milletvekillerimizin gayretleriyle birçok önemli proje ve düzenlemeyi hayata geçirdik. Özellikle kadına şiddet, engellilere yönelik düzenlemeler ile sosyal yaşama dair projelerimiz, önemli sonuçlar doğurdu. Bizler, Türkiye'nin 2023'e doğru tarihsel yürüyüşünde mutlu birey ve güçlü ailelerden oluşan bir toplum için zamanımızı ve enerjimizi harcamaya gönüllü olduk. Bu yolda herkese büyük sorumluluklar düşüyor. Kimse, toplumun bir ferdi olarak şiddete, ayrımcılığa ve bireyi dışlayan tavırlara karşı tutumunu sergilemekten çekinmemeli. Ancak böyle 2023 Türkiye'sine daha sağlam ilerleyebiliriz diye düşünüyorum." şeklinde konuştu.

 

 

BAKAN AKDAĞ: ÇALIŞANLAR OLMASAYDI, SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI BAŞARILI OLMAZDI

 

Son olarak kürsüye gelen Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, sözlerine, Sağlık-Sen'in programıyla çalışanlarla bir arada olmaktan mutlu olduğunu ifade ederek başladı.

 

"1995 yılında bir avuç insanla başlayan memur sendikacılığı Memur-Sen'le birlikte memur sendikacılığının yüz akı olmuştur" diyen Akdağ, "Bugün memur sendikacılığının sırtına giydirilen ideolojinin deli gömleği, Memur-Sen sendikacılığı sayesinde sırtından çıkarılmıştır. Gönlünü vererek samimiyetle gayret gösterildiğinde nereden nereye gelineceğinin en önemli göstergesi rahmetli Mehmet Akif İnan ve arkadaşları olmuştur. Onları rahmet ve minnetle anıyoruz" dedi.

 

Bakanlık olarak, sağlık alanında Türkiye'nin önüne sürdürülebilir, erişimi kolay, standartları yüksek yeni bir vizyon koyduklarını kaydederek, Türkiye'de 9 yıldır önemli bir dönüşüm programını yürüttüklerini söyledi. Bakan Akdağ, hükümet olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde bunun planlamasını, programını yaptıklarını belirtti.

 

Sağlıkta dönüşüm programı adı verilen bu projenin stratejisini, yol haritalarını belirlemenin zaman aldığını, bunun kolay olmadığını anlatan Akdağ, "Bu dönüşümün zaman zaman sıkıntılarını çektik. Ama hakikaten bunlara değer. Güzel bir iş, doğru bir iş yapıyoruz" dedi.

 

Sağlıkta dönüşüm programıyla başlatılan ve büyük başarılara imza atılan sağlık alanındaki gelişmeleri anlatan Bakan Akdağ, atılan güzel ve doğru adım ve gelişmelerin yanı sıra dönüşüm sürecini engellemeye ve önlerine taş koymaya çalışanlarla da mücadele ettiklerini söyledi.

 

Bu çevrelerin birçok meseleyi çarpıttığını kaydeden Akdağ, kendilerinin bunlara papuç bırakmadıklarını ifade ederek, milleti için hizmet etme sevdasında olanların bu türlü tezviratlara ayıracak fazla vaktinin olmadığına vurgu yaptı. Akdağ, "Milletinin hayır dualarına ihtiyaç duyan hizmet erlerinin başka seslerden onları duysalar bile etkilenmeleri mümkün değildir" dedi.

 

Giresun'daki görev yaptığı hastanede görevi başında hastası tarafından öldürülen Dr. Ali Menekşe'den söz ederken gözleri dolan Bakan Akdağ, "Biraz önce değerli Metin Memiş Kardeşim Ali Menekşe'den bahsetti.. Ah Ali Menekşe ah. Keşke mektubunu getirip size bir kere daha okusaydım. Kamuda çalışan doktorların beraberinde illa muayenehanesi de olacak diye Anayasa Mahkemesi'ne gidenler, keşke Ali Menekşe'nin mektubunu vefatından sonra okusalardı da bu yanlışları yapmasalardı" diye konuştu.

 

Göreve geldiklerinde sağlık alanının tam bir keşmekeş içinde olduğunu ve çalışanlardan tüm kesimlere kadar hizmet alanında hizmet verenin de kısaca herkesin sistemin mağduru olduğunu söyleyen Bakan Akdağ, "Elbette bu başarının bir hikayesi vardır. Ve bu başarıda çalışanların emeği tartışılmaz" dedi. Sağlık çalışanlarının, dönüşümde büyük payı olduğunu vurgulayan Akdağ, aksi halde Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın başarılı olamayacağını anlattı.

 

Türkiye'de sağlık çalışanlarının sayısının yetersizliğine dikkati çeken Akdağ, hastaların başka ülkelere gönderilemeyeceğini, Türkiye'de tedavi edilmek zorunda olduğunu, bu yükü sağlık çalışanlarının omuzladığını söyledi.

 

Sağlık-Sen'in çalışanların sorun ve talepleri konusundaki mücadelesinin zaman zaman kendilerini terlettiğini kaydeden Bakan Akdağ, "Sağlık-Sen'in öneri ve taleplerini önemsiyoruz. Çalışanların haklarının korunması ve emeğini almaları konusunda azami gayret gösteriyoruz" dedi.

 

Çalışmalarını 2023 hedefiyle yürüttüklerini belirten Akdağ, personel istihdamı konusunda ileride yaşanacak sıkıntı ve mağduriyetlerin önüne geçilmesi için YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak çalışma içinde olduklarını kaydetti.

 

 

Bakan Recep Akdağ Türkiye'de sağlık çalışanı sayısının yetersiz olduğunu belirterek, "Sağlık çalışanlarının sayısı arttırılmalı. Bu sayı sadece kamudaki çalışanlar için değil özelde çalışanlar içinde geçerli. Hemşire alımı için belirli bir sayı açıkladığımızda 'üniversite hastaneleri ve özel hastanelere koşup bize geliyor. Ama bakanım ne olur çok fazla kadro açıklamayın, bizde çalışanlar size geliyor. Sonra biz işimizi yapamaz hale geliyoruz' diyorlar. Hemşire açığımız çok fazla. Avrupa'ya baktığımızda her 100 bin kişiye 700'ün üzerine hemşire ve ebe düşerken, Türkiye'de her 100 bin kişiye 200 hemşire ve ebe düşüyor. Avrupa'da her 1000 bin kişiye 350 doktor düşerken ülkemizde her 100 bin kişiye 170 doktor düşüyor. Ama kontenjanları artırdık ve artırmaya devam ediyoruz." dedi.

 

Sağlığın 2023 yılına kadar hangi alanlarda hangi sayıda personele ihtiyacı olduğunu belirlediklerini kaydeden Akdağ, "Bunu ortaya koyduk YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte çalışıyoruz. Bazı noktalar var gördüğümüz. Örneğin acil tıp teknisyenleri ve laboratuvar teknisyenlerinin sayısı eğer okullara bu şekilde öğrenci alırsak ilerde ihtiyacını çok üstünde olacak. Laboratuvar teknisyenliğinden mezun olanların işsiz kalmaması için o okulların hemşirelik veya başka alanlara dönüştürmeliyiz. Bunların çalışmalarını tamamlamış durumdayız. MEB ve YÖK ile icrası için görüşmeler yapıyoruz."

 

Sağlık-Sen'in ısrarla takip ettiği ve bakanlığın önüne getirdiği konuların başında Mesai saatleri konusunun geldiğini söyleyen Akdağ, çalışanların bu konudaki haklılıklarını kabul ettiğini ancak personel yetersizliğinin buna imkan tanımadığını, bir yarım saat veya 45 dakika fazla sürede bir hastanın derdine daha derman olmak adına bu konuda sağlık çalışanlarından bir süre daha anlayış beklediklerini söyledi.

 

YIPRANMAYLA İLGİLİ YAPILACAK HERHANGİ BİR DÜZENLENMEDE SAĞLIK ÇALIŞANLARININ DA YER ALMASI İÇİN ÇALIŞACAĞIZ

 


Sağlık çalışanlarına yıpranma hakkıyla ilgili taleplere değinen Akdağ, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Devlet Personel Başkanlığı'nın yıpranmayla ilgili herhangi bir düzenlenmesinde sağlık çalışanlarının da yer alması için her türlü gayreti göstermeye hazır olduğunu dile getirdi.

 

Ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması talebi de olduğunu hatırlatan Akdağ, konunun ilgili bakanlıklarla üzerinde iyi çalışılması gerektiğini belirtti.

 

Özellikle bayan sağlık çalışanlarının yükünün fazla olduğuna da dikkati çeken Akdağ, kendisinin de zaman zaman bulaşık makinesinin başına geçtiğini belirtti. Akdağ, erkeklere evdeki işleri de paylaşmaları çağrısında bulundu.

 

Kamu hastane birlikleri kurulmasıyla çalışanların sözleşmeli hale geleceği iddialarını da asılsız olarak nitelendiren Akdağ, "Sağlık çalışanlarının sözleşmeli hale getirilmesi gibi bir niyetimiz yok" dedi.

 

KİM BİR SAĞLIK MESLEĞİ MENSUBUNA BİR FİSKE VURURSA, TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN SAĞLIK BAKANI'NI KARŞISINDA BULUR

 

 

Akdağ, zaman zaman sağlık çalışanına karşı şiddetten bahsettiklerini, buna karşı asla müsamahalarının olmadığını, bir şiddet teşebbüsü bile olsa bizzat bakanlıktan bunu takip ettiğini vurguladı.

 

Sağlık ve şiddet; yan yana gelmemesi gereken iki kelimenin, yoğun şekilde tartışılacağı bir günde olduklarını belirten Akdağ, sağlık çalışanlarını, şiddete karşı en güçlü şekilde nasıl korunacağı üzerinde emek verilmesi, çalışılması gerektiğini belirtti. Akdağ, son zamanlarda bu konu üzerine odaklandıklarını dile getirerek, sorunun evrensel olduğuna işaret etti. Akdağ, dünya ve Türkiye'deki sağlık kuruluşlarında şiddet oranının, diğer iş yerlerindekilere göre oldukça yüksek görüldüğünü bildirdi.

 

Bakan Akdağ, bu konuda Türkiye'de ve dünyada geniş, kapsamlı araştırmanın bulunmadığını vurguladı. Araştırma sonuçları ne olursa olsun, şiddetin, sağlık hizmetleriyle bir arada bulunmasını asla kabul edemeyeceklerini dile getiren Akdağ, tek bir sağlık çalışanının dahi şiddete maruz kalmasını kabul etmediklerini bildirdi.

 

Sağlıkçılara, hemşirelere, acil tıp teknisyenlerine, doktorlara karşı, kendini bilmez, haddini aşan kişilerin, sözlü, fiili saldırılarda bulunduğunun bir gerçek olduğuna işaret eden Akdağ, bu tıynette olanların, hekimlerin, sağlık çalışanlarının sahipsiz olmadığını bilmesi gerektiğini söyledi. Bakan Akdağ, "Kim bir sağlık mesleği mensubuna bir fiske vurursa, Türkiye Cumhuriyeti'nin Sağlık Bakanı'nı karşısında bulacaktır. Onlara yapılmış her hakareti, her şiddeti kendime yapılmış addediyorum" dedi.

 

"ORGAN BAĞIŞI KAMPANYASI"NIN AÇILIŞINI BAKAN AKDAĞ YAPTI

 

Sağlık Bakanı Prof.Dr.Recep Akdağ'ın katılarak konuşma yaptığı toplantıda Sağlık-Sen'in ülke genelinde başlattığı "Organ Bağışı Kampanyası"nın startı da verildi. Organ Bağışı kampanyasının açılışını Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş ile birlikte gerçekleştiren Bakan Akdağ, toplum sağlığı ve sağlıklı toplum adına gösterdiği hassasiyetinden dolayı Sağlık-Sen'e teşekkür etti.

 

Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş ise, "Sağlık çalışanlarının bu millete her şartta fedakarca hizmet edeceğini buradan bir kez daha ifade ediyor ve emeğimizle ve de bedenimizle hizmet ettiğimiz milletimize bugün Sağlık-Sen teşkilatı olarak 175 bin üyemiz adına organlarımızı da bağışlıyoruz" dedi.

 


"100 BİN KAN 100 BİN CAN"

 


Genel Başkan Memiş, "100 Bin Kan 100 Bin Can" sloganıyla da yeni bir kampanya başlatacaklarını ve sağlık çalışanlarının toplum sağlığı konusunda hem bedeniyle hem de kanıyla can kurtarmak adına öncü olmaya devam edeceğini söyledi.

 

ORGAN BAĞIŞI KAMPANYASI'NDAN DOLAYI SAĞLIK-SEN'E TEŞEKKÜR EDİYORUM

 

Sağlık Bakanı Akdağ, daha sonra Sağlık-Sen'in ülke genelindeki sağlık çalışanlarına yönelik organ bağışı kampanyasını başlattı.

 

Kendisinin de 8 yıl önce organlarını bağışladığını belirten Akdağ, organ bağışı konusunda duyarlılığın artırılması gerektiğini söyledi.

 

Akdağ, yoğun bakım ve organ nakli koordinatörlüğü gibi konularda ülkenin olanaklarının güçlendiğini, ancak organ bağışının yetersiz olduğunu söyledi.

 

Ambulans helikopter ve uçaklarla hem hasta hem de organların taşınabildiğini, organ nakli merkezleri ve hekimlerin işinin ehli olduğunu dile getiren Akdağ, "Geriye ne kalıyor? Beyin ölümü gerçekleşenlerin organlarının bağışlanması. Bütün vatandaşlarımızı organ bağışına davet ediyorum. Bir can kurtarmış oluyorsunuz ya da bir insanı hayat boyu diyaliz makinesine bağlı olmaktan kurtarıyorsunuz" dedi.

 

Bu tür kampanyaların yararlı olduğunu belirten Akdağ, Sağlık-Sen'e kampanyadan dolayı teşekkür etti.

 

Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş de kampanyayı sağlık çalışanlarının kamuoyu nezdindeki saygınlığının artırılması ve organ bağışı konusunda duyarlılığın güçlendirilmesi amacıyla düzenlediklerini belirterek, organ bağışı yaptı. Memiş, bağış kartını Sağlık Bakanı Akdağ'dan aldı.

 

 

UĞUR IŞILAK KONSERİ, BÜYÜK TEŞKİLAT BULUŞMASINA RENK KATTI

 


Coşkulu ve yoğun bir katılımla gerçekleştirilen "Sağlık-Sen Büyük Teşkilat Buluşması" programı kapsamında yer alan ünlü sanatçı Uğur Işılak Konseri saat 20.00'de başladı.

 


Sağlık çalışanlarının yoğun ilgisi altında eserlerini seslendiren Işılak'a, çalışanlar da zaman zaman eşlik etti.

 

  • PAYLAŞ :