Sağlık-Sen ve Tam Gün

 

Tam Gün Yasasının bazı hükümlerinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinin ardından yaşananlar, statükocu zihniyetin emek üzerindeki baskısını ve istismarını bir kez daha gözler önüne sermiştir.

 

Bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesi, verdiği iptal kararıyla üniversite öğretim görevlilerinin mesai bitiminde muayenehanelerinde çalışmalarının yolunu açtı.  Mahkeme 209 Sayılı Kanun’un 5. Maddesinde döner sermaye tavan oranlarının belirlendiği dördüncü fıkrayı iptal ederek, Hükümete yeni bir düzenleme yapması için 9 aylık süre tanımıştır.

 

Anayasa Mahkemesinin iptal kararının ardından tartışmalar, halihazırda “muayenehanesi açık olan 3 bin 500 hekimin geleceği” ekseni üzerinde tutulmaya çalışılmıştır. Muayenehaneciliği savunan yaklaşımlar, sosyal devlete inanan, sağlık hizmetlerinin kamusal niteliğine ve devlet güvencesi altında olmasına inanan herkesin tepkisini çekecek nitelikte seyretti. Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurumlarda çalışan ve Tam Gün Yasası çıkmazdan önce muayenehanelerini kapatan yüzde 91 gibi bir hekim çoğunluğunun, hastanelerdeki çalışma koşulları bir kenara bırakılıp, muayenehanelerin kurtarılmaya çalışılması sosyal devlet anlayışına halel getiren bir hareket tarzıdır.

 

Tam Gün Yasası’nda TTB’nin başvurusuyla gelişen Danıştay safhası ise meseleyi daha da vahim bir boyuta taşımıştır.

 

Sağlık-Sen olarak, Tam Gün Yasası üzerine tartışmaları muayenehaneciliğin geleceğine indirgeme gayretlerinin karşısında durarak, başta TTB olmak üzere hata yapan kesimleri uyarma gayreti içinde olduk.

 

Gerçekten de ne halkın, ne de sağlık çalışanlarının sorunlarını içermeyen, sonuç itibariyle vatandaşı muayenehaneye mecbur bırakmaya matuf bir uygulamayı bir hak olarak savunanların nasıl sosyal devlet ilkesine inandıklarını anlamak mümkün değil. 

 

Başından bu yana hekimlerin tam gün çalışması hedefiyle hazırlanan Yasa’nın gerçek anlamda mağduriyet oluşturacak hükümlerine karşı mücadele eden Sağlık-Sen, hekim ve hekim dışı sağlık çalışanlarını kendi çatısı altında toplamış yetkili bir sendika olarak, asıl tartışılması gereken konunun hastanelerde alın teri döken tüm sağlık çalışanlarının hakları olduğunu ısrarla gündeme getirmiştir.

 

Tam Gün Yasası’nda Anayasa Mah-kemesi’nin iptale değer görmediği ancak mevcut sağlık altyapısı açısından sorunlu konular bulunmaktadır. Bunlardan birisi radyoloji çalışanlarının çalışma sürelerini yükselten düzenlemedir. Haftalık çalışma süresinin 35 saate çıkarılması radyoloji ünitelerindeki mevcut koşullar nedeniyle çalışanların iş sağlığını tehdit eden bir düzenlemedir. Ancak radyoloji çalışanlarının sağlığı muayenehanelerin varlığı kadar maalesef dikkate değer görülmemiştir.

 

Yine tıbbi hatalara karşı mesleki mali sorumluluk sigortası uygulamasında sigorta primlerinin yarısının kamu kurumlarında çalışan hekimler tarafından ödenmesi, hekim dışındaki çalışanların mesleki mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında bırakılması ve aile hekimlerinin tamamen sigorta primlerini kendileri ödemesi gibi sorunlar yasanın gölgede kalan eksikliklerindendir. Çünkü, kamuda özellikle hekim ve hemşire sınıfında yaşanan istihdam açığının yoğun çalışma temposuyla telafi edilmeye çalışıldığı bir durum yaşanmaktadır. Bilindiği gibi yoğun ve standart dışı çalışmalar tıbbi hatalarda öncelikli yere sahiptir. Hal böyle iken malpraktis uygulaması sosyal devlet sorumluluğu gereği maliyetinin tamamı devlet tarafından karşılanan hekimler ile birlikte diğer personeli de kapsayan bir uygulama olmalıydı. Ancak Anayasa Mahkemesi bu sorunları gündemine almamıştır. Bu durumda elbette meselenin sadece muayenehanelerinin geleceği açısından tartışılmasının katkısı bulunmaktadır.

 

Maalesef ülkemizde geçmişte yaşanan kötü örnekler nedeniyle muayenehanecilik meşru zeminini kaybetmiştir. Muayenehanecilik maalesef Türkiye’de hasta-hekim ilişkilerinin en çok tartışılan ve rahatsızlık uyandıran konulardan birisi, sağlık sisteminin önemli bir etik sorunu haline gelmiştir.

 

Sağlık hizmetine ihtiyaç duyan vatandaşlarımız arasında, nitelikli sağlık hizmeti alabilmenin yolunun hekimin muayenehanesinden geçtiği gibi yanlış bir kültür oluşmuştur. Hastalar; muayenehaneleri adeta hekime ve hastane imkanlarına daha kolay ulaşmada zorunlu bir başvuru merkezi olarak görmektedirler.  Tam Gün Yasası sağlık sistemi içinde kanayan bir yara haline dönüşen bu sorunu ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. Biz de Sağlık-Sen olarak başından bugüne bu hedefi paylaştık ve destekledik. 

 

Hepimizin bildiği gibi sağlık hizmeti bir ekip çalışmasının ürünüdür. Bu ekibin bileşenleri olan hekim ve hekim dışı sağlık çalışanlarının nitelikli bir sağlık hizmeti sunması takım ruhuyla hareket etmelerine bağlıdır. Bir takım kaptanının maçın ortasında takımını şahsi gerekçeleriyle yalnız bırakması nasıl takım ruhunu olumsuz etkilerse, 24 saat esasına dayalı sürdürülen sağlık hizmetinde de takımın kaptanı konumundaki hekimin günün belirli bir zamanında sahayı terk etmesi aynı etkiyi uyandırmaktadır.

 

Bize göre kamuda çalışan hekimlerin ait olduğu yer hastanelerdir. Üniversitelerdeki öğretim görevlilerinin ait oldukları yer üniversite hastaneleri ve tıp fakültelerindeki derslikler olmalıdır.

 

Muayenehaneciliğin geleceği sağlık sisteminin sorunu değildir. Asıl mücadele edilmesi gereken, hekimlerimizin ait oldukları yerlerde haklarını ve çalışma koşullarının en üst düzeyde sağlanmasıdır.

 

Asıl sorun, başta döner sermaye adaletsizlikleri olmak üzere sağlıkta ortaya konulan emeğin değerlendirilmesi sürecinde yaşanan haksızlıklar ve buna bağlı olarak çalışma barış ve huzurunu bozan uygulamalardır. Şuna inanıyoruz ki bunlar sadece hekimler veya hekim dışı sağlık çalışanlarının geleceğini değil tüm halkımızın geleceğini ilgilendiren ve çözümü ivedilik gerektiren konulardır.

 

Özetle artık Türkiye’nin geçmişte boşa harcadığı enerjiden ders çıkarma zamanı geldiğini düşünüyorum. Kamu veya sivil tüm kuruluşlar asli mecralarında kalarak Türkiye’nin gelecek projeksiyonunda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeleri gerekmektedir.

 

Sağlık alanında da Türk Tabipler Birliği hekimlerin hukuku ve sorunları mücadelesini halk tarafından tasvip edilmeyen bir muayenehanecilik sistemini savunma sığlığının ötesine taşımalıdır.

 

Biz bu noktada idari, ekonomik ve politik kararların paylaşıldığı yönetişim modelini önemsiyor ve bürokratik geleneğin bu modele karşı direncini “üretkenlik ve çözüm” parolasıyla kırmaya çalışıyoruz.

 

Tam Gün Yasası ile hekimlerin de küçük esnaf titrini bırakarak, takım kaptanı sıfatıyla sağlık sisteminin var olan sorunlarına karşı verilecek mücadelede yerini alacağına inanıyoruz.

 

  • PAYLAŞ :